Anadolu’da bulunan bir kil tablette yer alan “NU NİNDA AN EZZATENİ WATAR MA EKUTTENİ” yazısının, şimdiye dek bilinmeyen bir uygarlığa ait olduğunu tespit ederek, bu yazıyı “Ekmek yiyeceksin, su içeceksin” olarak tercüme eder. Bundan sonra her şey çok hızlı gelişir ve bu yazının MÖ 2000-1000 yılları arasında, o günün dünyasının süper gücü Hitit Uygarlığı’na ait olduğu anlaşılır.
Alman Savaş Sanayisi 1912 yılında denizdeki gücünü daha da arttırmak için deniz muharebelerinde yaşanan acı tecrübelerden yola çıkarak. mayina carpsa da, torpidolara hedef olsa da batmayacak ve savasmaya devam edecek bir gemi insa etti.
SMS GOEBEN bu gemi 186m uzunluğunda 30m genişliğinde, 25300 Ton agırlığında, yer yer 35cm e kadar ulaşan çelik zırhlı, 4m çapında 4 pervanesi olan, bir seferde 3000 Ton kömür alan ve tam hızda 28knot hız yapan, 1050 kişiden oluşan mürettabatı ve onlarca güçlü silahıyla dev bir savaş gemisiydi.
Dogu Akdenizde hafif kruvazör SMS BRESLAU ile görev yaptıgı sırada 3 Agustos 1914 de Almanya’nın Fransaya savas ilanının üzerine kuzey Afrikadaki Fransız askerlerinin yurda dönmesini engellemenk için Cezayir limanlarını bombaladılar. Ilk gemi zor ve tehlikeli manevralarla Akdenizde arkalarına takılan Ingiliz savaş gemilerini atlatmayı başararak 10 Agustos 1914 öğleden sonra Çanakkale boğazının girişine gelmeyi basardılar. O dönemde Harbiye Nazırı olan Enver Paşanın talimatıyla boğazdan içeri alınırlar, Osmanlının tarafsızlık ilkesine göre adları Yavuz ve Midilli olarak değistirilir, Alman mürettabatına da Osmanlı üniforması ve Fes giydirilir.
O güne kadar tarafsızlıgını bozmamıs Osmanlının Başkenti Istanbul’da demirli bu iki gemi 29 Ekim 1914 Sabahı Amiral Wilhelm Souchon komutasında Karadenize açılarak Rusyanın Sivastapol kentini bombolar, bombardımanın ardından dönüşte de iki Rus savas gemisini batırır. Böylece Osmanlı istemeyerek de olsa 1. Dünya savaşına girmiş olur. Cok kısa sürede seferberlik ilan ederek dağılmış ve yıpranmış ordusunu tekrar toparlar ve bir ay sonra 21 Aralıkta Sarıkamış muharebeleriyle başlayıp Çanakkale, Yemen, Irak, Iran, Balkanlar ve Galiçya’da mücadele eder.
Yavuz o zor gülerde Osmanlının şanlı sancağını denizlerde dalgalandırır, girdiği muharebelerde düşmana korku salar, Karadeniz’e her çıkışında Rus Donanması kaçacak yer arar. Cepheye asker taşır, düşman sahillerini bombalar gemileri batırır.
Savaş Boyunca defalarca mayına Çarpar ve yara alır, gövdesine torpido isabet eder ama yine de kahramanca mücadeleye devam eder.
20 Milyondan fazla insanın hayatına mal olan bu kanlı savasın sonunda Osmanlı Imparatorlugu, Rus Imparatorlugu, Avusturya-Macaristan Imparatorlugu yıkılır, Avrupa’nın, Afrika’nın, Asya’nın, Arap Yarımadası’nın tüm sınırları değişir. Sovyetler Birliği, Irak, Ürdün, Filistin’den Yugoslavya’ya kadar onlarca yeni devlet kurulur. Yavuz savaşın sonunda Cumhuriyetin ilanina kadar Izmit’e demirlenir.
Cumhuriyetin ilanının ardından Gazi Mustafa Kemal‘in emri ile bakımının yapılması ve yara alan zırhının onarılarak güclendirilmesi için Izmit’in karşı sahilinde Kavaklı Iskelesi yakınında bir tersane inşa edilir. Gazi bu tersane ile aynı zamanda genç Cumhuriyetin deniz gücünü çağin gereklerine göre inşa etmeyi amaçlamaktadır. Yarı bataklık küçük gölcüklerden oluşan boş bir arazide tersanenin calısanları icçnde bir kasaba inşası aynı anda başlar. Karadeniz’den ve Anadolunun dört bir yanından gelen gençler Cumhuriyetle Birlikte Atatürk’ün emanet ettigi fabrikayı ve kasabayı kısa sürede onca zorluğa ve yokluga rağmen kurar. Yavuz derhal bakıma alınır ve yaraları sarılır. En zor ve acı veren görev ise Gazi Musatafa Kemal Atatürk’ün naaşını ebedi istirahatgahına giderken Haydarpaşa’dan Izmit’e Samsun ve Turgut taretlerinin altında tasımaktır.
Kahraman Yavuz denizlerde tam 60 yıl Türk sancağını dalglandırır, güvertesinde Imparatorları, Kralları, Prensleri, Maresalleri nice devlet adamını misafir eder, akın akın cepheye giden Mehmetçiği taşır. Bir yüzyıla kahraman olarak adını altın harflerle yazar. Adına sarkılar bestelenen şiirler yazilan, anaların çocuklarına ismini verdiği Kahraman Yavuz 1973 yılında halkın ve donanmanın göz yaşları arasında parçalanmak üzere MKE ye satılır. Bugün O Kahramanın pervanelerinden biri kendi için kurulan Gölcük ilçesinin girişinde durmakta adı daima saygı ve minnetle anılmaktadır.